
Merhabalar, bugün sizlere şuan hepimizin gündeminde olan kuraklık riskinden bahsedeceğim.
Kuraklık sözlük anlamı olarak bir bölgede nem miktarının geçici dengesizliğinden kaynaklanan su kıtlığı olarak tanımlanmaktadır.
Meteoroloji Genel Müdürlüğü yeni bir kuraklık haritası yayınladı yakın zamanda. Harita okuma bilgimiz olmasa bile durumun ciddiyetini çok net bir şekilde bu haritadan anlayabileceğimizi düşünüyorum . Haritadaki yoğun karanlık, hayatımızın en büyük karanlığının habercisi olmaktadır. Hatta bazı bölgeler için olağanüstü kuraklık alarmları verilmeye başlandı. Örnek verecek olursak eğer, Sakarya bu listede başlarda yer almaktadır. İstanbul için ise bir ihtimali bile değerlendirmeye hakkımız yoktur bana göre. Çünkü her gün, her saat haberlerde bangır bangır İstanbul’un kalan suyundan bahsedilmektedir. Yani bilmiyordum, haberim yoktu gibi bahanelerin arkasına sığınmak yersizdir. Ülkemizin en sulak, nemli ve yağış alan bölgesi Karadeniz Bölgesi bile çok ciddi bir kuraklık yaşamaktadır. Bizlerin ilk olarak böyle bir tehlikenin farkında olmamız gerekiyor. Hiçbir tehlikeyi bilmeden, tanımadan önlem almak mantıksızdır çünkü.
Kuraklığı tanımaya ilk olarak nedenlerini bilerek başlamamız gerekiyor. Kısaca bahsedecek olursak eğer meteorolojik olarak iki çeşit kuraklık vardır. Bunlardan ilki kış kuraklığıdır ve basitçe tanımlayacak olursak kışın yağmur yağmazsa oluşacak kuraklık anlamına gelmektedir yani şuan tam olarak karşı karşıya olduğumuz durum. Son yıllarda yağış miktarı giderek azaldı ve hepimiz farkındayız ki hava sıcaklıkları mevsim normallerinin çok üstünde ilerliyor. Bu sene ülkemizin çok büyük bir kısmı yağış almadı. Sadece Haziran ayında beklenenin üzerinde yağış alan ülkemiz Eylül ayında ortalama 65 kilogram yağış beklenirken sadece 22 kilogram yağış aldı. Bu nedenle olağanüstü, çok şiddetli ve şiddetli olacak şekilde farklı bölgelerde farklı büyüklüklerde kuraklıklar yaşanmaktadır.
Ülkemizin mega şehri olan İstanbul da olay çok ciddi bir boyut kazandı. Sonbaharda da beklenen yağışı alamayan şehrin en büyük su kaynaklarından birisi olan Sazlıdere Barajı’nın doluluk oranı %5.67’lere kadar geriledi. Sazlıdere sadece bir örnekti. İstanbul’da bulunan 10 barajdan 4’ünün doluluk oranı tıpkı Sazlıdere Barajı gibi %20 lerin altına kadar düştü.
Diğer bahsedeceğimiz kuraklık ise kar kuraklığıdır. Kar yağışı barajların doluluk oranını en çok etkileyen faktördür aslında. İstanbul, İzmir, Ankara gibi büyük şehirlerde betonlaşmanın çok olması, yeşil alanların az olması kent ısının yüksek seyretmesine neden oluyor sonuç olarak bu kentlere kar yağmıyor yağsa bile yere ulaşmıyor. Kar yağmadığı içinde toprak altı su kaynakları beslenemiyor. Bakıldığında her şey bir zincirin halkası aslında yani kuraklığı tek bir nedene bağlamak çok da doğru bir davranış olmaz.
Bahsetmemiz gereken en önemli konulardan birisi ise barajların bir dip seviyesi olduğudur. Bu demek oluyor ki barajlarda bulunan tüm suyu kullanamayız bunun nedeni ise bu barajlarda yaşayan diğer canlı dostlarımızdır. Tarım ve Orman Bakanlığı İstanbul’da barajların doluluk oranının %27 olduğunu ve eğer hiç yağmur yağmasa bile bu suyun yaklaşık 3 ay boyunca İstanbul’a yeteceğini açıkladı. Bu oran Ankara’da %13 ile 5 aya, İzmir’de %37.5 doluluk oranıyla 5 buçuk aya tekabül etmektedir. Ancak bu oranlar tüm suları kullanırsak gerçek bir oran olur ve tüm suyu kullanamayacağımıza göre susuz kalacağımız günler kapıda.
Demek istediğim şey şu ki eğer paçaları sıvayıp işe koyulmazsak paçalarımızı ıslatabilecek suya hasret kalacağız.
KAYNAKÇA
Susuz Kalıyoruz, Nedenleri, Etkileri, Çözümleri
Yorum Yaz