
Santrallerin çalışma prensibinden bahsedelim: Uranyum ve plütonyum gibi ağır ve kararsız yapıdaki elementlerin çekirdeğine bir nötron çarpıştırılarak bölünüp enerji açığa çıkar; oluşan bu enerjiden suyun kaynatılmasıyla buhar oluşur ve oluşan buhar jeneratör türbinlerine yollanarak elektrik enerjisi üretilmiş olur.
Nükleer santrallerde kaza, hastalık, ölüm riski var mıdır gibi sorular soracak olursak pek çok iş yerinde olduğu gibi bu yapılarda da birçok risk mevcuttur. Bir haber alacağımız zaman önce kötüyü mü duymak istersin iyiyi mi diye sorulduğunda çoğumuz kötüden başla deriz. Bizde kötü yanlarından başlayalım: Akkuyu Nükleer santralinin deprem zemin çalışmalarının yeterli olmadığına dair iddialar ve Ecemiş fay hattına yakınlığı ile olası bir deprem ve kazada Türkiye ve Ortadoğu ülkelerinin de etkilenebileceği. İnşaatı yapacak olan Rus şirketine güvensizlik. Atıkların depolama, saklama ve bertaraf etmek riskli ve yüksek maliyetlidir. Ayrıca bu atıkların radyoaktivitesinin kaybolması on binlerce yıl sürer. Su kaynaklarının yanında kurulan bu santraller terör ve sabotaj gibi saldırılarda açık hedef ve korumasızdır. Bölgenin turizm ve tarım faaliyetlerinin etkilenebileceği…
Avrupa ülkelerinden pek çok ülke bu teknolojiden vazgeçmiş, rüzgar ve güneş enerjisi gibi yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmişken neden bu Avrupa merkezli şirketler yönünü gelişmekte olan ülkelere dönmüştür? Kurulum ve söküm maliyetleri çok fazla olduğu için harcamaların daha uzun ömürlü projelere (HES vb.) aktarılması daha uygun görülmektedir. Daha orta ölçekli depremlerde bile yapılardaki usulsüzlükler nedeniyle yıkılan binalarda yaşanan can kaybına baktığımızda bir nükleer santraldeki kazanın ulusal ve uluslararası zararını düşünmek bile korkutucudur. Japonya gibi gelişmiş ve afetler konusunda bütün ihtimallerin hazırlığını yapan bir ülkenin başına gelen Fukuşima NGS kazası bu korkuyu destekler niteliktedir. Pek çok afete ve kazaya maruz kalmış ülkemizde yaşamadığımız bir o kalmıştı onu da mı yaşatacaksınız diyenlerin sayısı azımsanamayacak kadar fazladır.
Nükleer Güç Santrallerinin faydaları kısmına gelecek olursak: Birçok aşamadan geçen yapım, onarım ve işleyiş faaliyetleriyle her adımı düşünülen ve hata payını sıfıra indiren bu santraller oluşabilecek arıza ve kazalarda yetiştirilmiş uzman çalışan ekibiyle her olasılığa hazırdır. Normal işletmelerden farklı olarak sürekli denetim ve kontrole tabii tutulur. Fosil yakıtlara bağımlılığı azaltıp temiz enerji sunar. Atmosfere kükürt, kül, duman gibi zararlı maddelerin salınımını yapmazlar. Sabit bir enerjidir ve iklim değişiklikleriyle mücadele edebilmesinde önemli rol oynar. Rüzgargülü çiftlikleri gibi çok geniş alan işgal etmezler. Yakıt fiyatı artsa da fosil yakıtlarla kıyaslandığında maliyet değişimi daha az olur. Ülkemizde de önemli rezervleri bulunan toryumun ilerleyen yıllarda ve gelişen teknolojiyle temiz ve ekonomik enerjinin çözümü olabileceği yönünde çalışmalar mevcuttur. Jeopolitik olarak bakıldığında yakınımızdaki birçok ülkede de bu santrallerden vardır. Bu santrallerin kurulmasıyla jeostratejik açıdan gelişen ve ilerleyen ülkelerden biri olacağımıza dair düşünceler de mevcuttur.
İyi ve kötü yönleriyle ele aldığımız nükleer santrallerin her aşamasının halk ile paylaşılması, güvensizliğin aşılması için en önemli husustur. Her ihtimale karşı farklı alternatifler de düşünülmelidir. Yenilenebilir enerji kaynakları güvenli, temiz ve ucuz enerjinin en önemli halkalarından biridir. Nükleer santraller hakkında hiç şüphesiz ilerleyen yıllarda daha farklı çalışmalardan bahsedeceğiz. Bu çalışmaların temelini de araştırmacı ve iyi eğitimli bireyler oluşturacaktır.
Ülkemizde Nükleer Santraller; AKKUYU, SİNOP, İĞNEADA
Yorum Yaz